hürriyet

17.ASIRDA UŞAK'TA OSMANLI EDEBİYATININ ZİRVE ŞAİRLERİNDEN NIYAZI MISRİ'NİN BİZZAT AÇTIĞI İSMİYLE MÜSEMMA UŞAK NİYAZİ MISRİ MEDRESESİ



Öğrencilerin içinde oturduğu ve ders okuduğu mekan” anlamında Arapça bir kelime olan
medrese
, genelde sıbyan mekteplerinin üstünde, orta ve yüksek derecede eğitim-öğretim yapan kurum olarak Osmanlı eğitim sistemindeki yerini almıştır



. XVI. yüzyılda Anadolu Vilayetine
bağlı, Kütahya Sancağının bir kazası olan Uşak’ta en eski medreseye XVII. yüzyılın ikinci
yarısında rastlanmaktadır.
 Bu medrese Niyazi Mısrî’nin kendi adıyla açtığı bir medresedir
. XVIII.
yüzyıla gelindiğinde Uşak’ta bulunan medreseler hakkında daha somut bilgilere rastlanmaktadır.
XVIII. yüzyılın başlarından XIX. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Uşak’ta 12 medresenin bulunduğu,
bu sayının XIX. yüzyılın sonlarında 19’a,
 XX. yüzyılın başlarında ise 22’ye ulaştığı
anlaşılmaktadır.
 Bu dönemlerdeki muallimhane sayılarına bakıldığında XVIII. yüzyılın başlarından
XIX. yüzyılın ilk çeyreğine kadar 27 olan muallimhane sayısının8
, XIX. yüzyılın sonlarında ve XX.
yüzyılın başlarında 60’a yükseldiği görülmektedir

NİYAZİ MISRİ KİMDİR?
17.YY. Türk Edebiyatının önde gelen Mutasavvıf şairlerinden olan Niyazi Mısri 1618 yılında ( Hicri 1027) Malatya da dünyaya gelmiştir. Doğduğu yerin Soğanlı köyü olduğuna dair görüşler öne sürülse de kendi eserlerinde doğduğu yer olarak Soğanlıdan bahsetmemektedir. Bazı yerli araştırmacılar Malatya civarında Aspozi denilen yerde doğduğundan söz ederler.17.yy’a ait sicil defterinde, tarihi kaynaklarda Malatya ve civarında Soğanlı diye yerleşim yerinin olmaması bu bilginin çok ta sağlıklı bir bilgi olmadığını düşündürüyor. Niyaz-i Mısri’nin asıl adı Muhammed / Mehmet’tir. Mahlas olarak Niyaz-i’’ yi kullanmıştır. Babası soğancı zade Ali Çelebi adında Nakşibendi tarikatındandır..



İlk eğitimine kardeşleriyle birlikte köyünde başlayan Niyazi Mısri Malatya’lı bilginlerden hem dini alanda hem de tasavvufi alanda dersler alarak kendini yetiştirir. Babasının onu kendi şeyhine bağlanma arzusunun hilafına Niyazi Mısri Malatya’lı Halveti şeyhi Hüseyin Efendiye talebe olur. 

Bir müddet sonra şeyhi Hüseyin Efendi Malatya’dan ayrılınca Niyazi Mısri de 20 yaşları civarında 1638’de (1048 Hicri) şehirden ayrılarak önce Diyarbakır’a oradan Mardin’e geçer. Buralarda kaldığı zaman içinde ilmi yönden kendini geliştirmeye devam eder. Daha sonra Kerbela, Bağdat, ve Kahire’ye geçer. 

Mısır’da bulunduğu süre zarfında da Camiül-ezher’de ilmi faaliyetlerini sürdürmüş, tasavvufi gelişimini tamamlama gayreti içinde olmuştur. 1643’te (1053 Hicri) gördüğü bir rüyanın etkisinde kalarak Mısırdan ayrılıp Arabistan ve Anadolu’nun değişik yörelerini gezer. 

Şair 1646’da ( 1056 Hicri) İstanbul’a gelir.Artık bundan sonra Mısri lakabıyla Niyazi Mısri adıyla anılacaktır.İstanbul’da fazla kalmayan şair önce Bursa’ya oradan da Uşak’a geçer.Burada kısa bir süre Ummi Sinan’ın talebesi Şeyh Mehmed’in yanında kalır.Daha sonra Elmalı’ya gider..Artık şeyhi Elmalı’lı Ümmi Sinan’a kavuşmuştur.(1057/1647)Uzun bir süre burada nefsini terbiye ile uğraşır.Tasavvufi yönden kendini yetiştirmeye çalışır.Niyazi Mısri bir ara ziyaret için Malatya’ya gelir , tekrar geri döner ve 1655 (1066 Hicri) kendisine şeyhi Ümmi Sinan tarafından hilafet verilir. Hilafet verildikten sonra Elmalı’da kalan şair, oradan Uşak’a geçer. Kütahya da şeyh olarak irşada devam ederken şeyhinin ölümünü duyunca 1657 de Uşak’a gider.1072 yılında Bursa’ya gelir ve burada irşat işleri ile uğraşır. Kısa zamanda şöhreti yayılır ve bu şöhreti onu saraya ulaştırır. Saray tarafından Edirne’ye giden şair daha sonra İstanbul’a oradan da Bursa’ya döner. 

Sultan 2.Ahmet’in Avusturya seferine Niyazi Mısri müritleri ile birlikte katılmak ister, bu isteği padişah tarafından durdurulmak istenir. Niyazi Mısri bunu kabul etmez sefer dönüşünde 78 yaşında iken Limni adasına gönderilir. Buradaki sürgün hayatı şair 1694’te ( 1105 Hicri) Limni’de vefat etmiştir. Cenazesi Limni’de defnedilmiş olup mezarı halen buradadır.