hürriyet

UŞAK'TA HORZUM YÖRÜKLERİNİN YERLEŞTİRİLDİĞİ KÖYLER;UŞAK-YAPAĞILAR KÖYÜ, SİVASLI-KETENLİK KÖYÜ SİVASLI-MERKEZ



HORZUM (HARİZM)

Tanımı : Adı "Harizm'den gelen Türk" anlamında olan "Horzum" sözcüğü Harizm'den gelmektedir. Horzum aşireti, Oğuzların 24 boyundan birisi olan Beydilli boyuna bağlı bir oymaktır.



Tarihçe : Harizm bölgesi, Aral gölünün güneyinde, Amuderya nehrinin batısında önemli bir Türk yurdundan, Büyük Selçuklu Devleti Sultanı, Alparslan'ın ordu kumandanlarından Afşin Bey'in komutası altında K. Maraş, Kozan, Niğde, Sivas ve Kayseri dolaylarına gelen 2000 çadırlık kalabalık bir Horzum gurubu daha sonra batıya doğru ilerleyerek Honaz'ı fethedip, Denizli bölgesine kadar X111.Y.yılın ikinci yarısında gelen ve adına "Denizli Türkmenleri" denilen bu büyük topluluk içinde Kayı, Afşar, Yüreğil, Dodurga, Yazır boyları ile Horzum, Barza, Kızılca-Yalınç, Kızılca Keçili, Sarı tekeli gibi oymak ve obalar da bulunuyordu. Bu yoğun topluluk arasında bulunan Horzum oymağından küçük bir grup daha sonraki tarihlerde Mersin dolaylarına göçerek yerleştiler. Burada, yerleşik bulunan 20 çadırlık küçük bir Horzum obası yazın Aladağ, Minastepe, Binboğa, Çobankaya, Baş yayla ve Diş döken pınarı yaylalarında karlar arasında yaylar, kışın Çukurova'da (kışlar. Bu obanın bir bölüğünün de 1900 yılı başlarında Alaşehir yöresinden o civara göçtükleri bilinmektedir.

Petrolu 1880 yılında kullanmaya başlayan (ve Acıpayam, Tavas, Denizli yöresinde bulunan Horzum oymağı bilâhare Antalya, Alanya, Aydın, Burdur, Akşehir, Denizli, Sultan dağı, Manisa, Bursa, Mersin, Kütahya, Afyon, Dinar, Ula, Sandıklı, Isparta, Mersin, Adana bölgelerine ileri ki tarihlerde Menteşe bölgesinden dağılacaklardır. Muğla'nın Ula ilçesi yakınlarındaki Akdağ'da yaylamakta olan diğer küçük bir Horzum obası dağılarak bir kısmı 1775 yıllarında Tavas İlçesi'nin Çakal çukuru, Yenidere ve Yılanlı mevkilerine geldiler. Bazı küçük Horzum gurupları da 1845 yıllarında Sandıklı ilçesine bağlı Yayman ve Otluk köylerinden gelerek Çivril'in bazı köylerine ve özellikle Kavak alanı, Düzbel köyleri çevresine de konaklamışlardır.

1862-1863 yıllarında Aydın yöresinden, 1888 yılında da başka bir Horzum obasının Alaşehir bölgesine geldiği bilinmektedir. 1692 yılında Kıbrıs sürgününden kaçarak Muğla yöresine çıkan ve daha sonra af edilen 25-30 çadır hanelik küçük bir Horzum obası, Tavas yöresindeki Karahalçık yaylasına konmuşlar, eskiden Aydın bölgesinde hayvancılıkla geçinen Horzumlar daha sonra Bozdoğan yakınlarında köyler kurmuşlardır. XV1. Asırda toprağa bağlanmakla beraber, çoğunluğu konar-göçerliğe devam eden Horzumlar X1X. Y. yılda Aydın, Denizli ve Bursa yöresinde çoğunlukla yaşamakta iken güney Anadolu yöresine özellikle de Çukurova, Adana yöresine de buradan yayılmışlardır. Çukurova bölgesinde kışlayan Horzumlar'ın ayrıca K. Maraş, Kozan, Niğde, Kayseri ve Sivas civarında da bir çok obaları bulunmaktadır. Bir bölüğü 1835 yıllarında Alaşehir bölgesinden Bulkaz dağına konar-göçer, gelerek Türk-İstiklâl savaşı sonrasında Çivril bölgesine, bir kısmı 1712 yılında Akdağ yöresine iskân edilirlerken, bir kısmı de 1865 yılında Akseki ilçesinden gelip Akdağ'a yerleşen Horzumlar'ın Ege bölgesindeki kışlak ve yaylakları da şöylece sıralanabilir:Yaylaları :Sandıklı, Ahır, Kumalar, Bozdağ, Akdağ' (Karbasan, Koca yayla, Arpa çukuru, Koca göl, Esenli yaylaları), Kışlakları :Aydın, Çine, Kuyucak ova ve yöreleri,



Etkinlikleri : Aral gölünün güneyindeki Harezm bölgesinde Kutbüddin Muhammet tarafından kurulan Türk-İslâm hanedanı Harzemşahlar Devleti 1097-1231 yılları arasında Harezm ve İran'da hüküm sürmüştür.

Bulundukları Yerler :

Yurt dışında İran'da, Anadolu'da: Adana, Afyon, Antalya, Aydın, Burdur, Bursa, Denizli, Kayseri, Konya, K. Maraş, Kütahya, Manisa, Mersin, Muğla, Isparta, İzmir, Manisa, Niğde, Sinop, Sivas, Ş.Urfa, Uşak (Yapağılar köy) illeri ile Başmakçı (Çoğunluğu 150 hane), Yalvaç, Keçiborlu, Kozan, Ödemiş (Çamyayla-Lübbey köyü), Çavdır (Ambarcık köyü), Dinar (Merkez ilçe ve Yıprak, Seydimelek, Yorgalar, Madenler, Bostancı, Kızıllı, Gökçek, köylerinde), Ödemiş, Gölmarmara, Erfelek, Sarayköy (Merkez ilçede), Alanya, Akseki, Akşehir, Gölhisar, Bozdoğan, Sultan dağı, Çivril, Honaz, Tavas (Gökçeler köyü), Ödemiş (Gencer - Horzum köyü), Sandıklı (Otluk, Yayman ve Örtülü köylerinde), Salihli (Sart kasabasında), Sultan dağı, Söke (Özbaşı köyü), Ula, Alaşehir (Horzum Keserler, Horzum Alayaka, Horzum Sazdere, Horzum Embelli köylerinde), Ula, Senirkent il ve ilçelerinde oturmaktadırlar.



Denizli'deki Yerleşimleri :

Denizli (Merkez ilçe, Hacı Eyüplü köylerinde), Acıpayam, Çivril (Merkez ilçe, Aktaş (Çoğunluğu), Bozdağ (20 Hane), Karahacılı (25 Hane), Yuva (10 Hane), Beydilli (34 Hane), Çötel, Caber, Cumalar (Ekseriyeti), Akdağ (Ekseriyeti-15 hane), Karamanlı, Süngüllü (4 Hane), Kavakalanı (Tamamı-15 Hane), Düzbel (60 Hane),Tekke, Yeniköy, Kaşıkçı,Yamanlar köylerinde, Gümüşsu (25 Hane), Işıklı (2 hane) kasabalarında), Honaz, Sarayköy (Merkez ilçede), Tavas (Gökçeler köyünde),

Dinsel İnançları :

Sünni/Hanefi mezhebindedirler.

Kültürel Değerler :

1)Fizyonomileri -Mizaçları :

Tipleri genellikle Türkistan-Moğol tipine benzerlik göstermektedir.

Erkekler: Ekseriyetle sarışın ve buğday benizli, esmer tenlileri azdır. Elmacık kemikleri çıkık, çoğunluğu badem-kahverengi gözlü olup, siyah ve çakır gözlü olanları az, saçları siyah, ayak numaraları 40-42 arasındadır. Boyları 1.65-1.75 cm. arasında uyumlu bir vücut yapısında, Kafaları Yörük (Yörüklerde çocuklar doğumlarının ertesi günü başı ve vücudunun tamamı sıkıca sarılarak annesinin arkasında dağ, bayır, Pazar dolaşır. Bu nedenle önden arkaya uzunluğunun artmasına neden olan bir yumru oluşmakta olup bu yumru Yörüklerin alâmeti olmaktadır.) kafası, az şişmanca, kahverengi saçlıdırlar.

Sert-asabi mizaçlı, tez canlı, aceleci, sabırsızdırlar. Haksızlık ve adaletsizliklere tahammül edemezler. Namuslarına düşkün, az sabırlı ve tedbirli, kanun ve nizamlara bağlı, hoşgörülüdürler.

Kadınlar : 65-80 Kg. ağırlığında, buğday tenli, Kara ve kahverengi gözlü olup gök ve çakır gözlülerine rastlanılmaz. Boyları 1.60-1.65 cm. arasında, genelde saçlarını kesmeyip bellerine kadar uzatarak 8-12 arasında örgü yaparlar. Başlarına çeki çeken kadınlar. erkeklerden çekingendirler. Ellerine ve ayaklarına özel günlerde kına yakma adetlerini sürdürürlerken. çoğunluğu taassup giyimli ve açık sözlüdürler. Kadınlar başlarına Kadiri Dervişlerinin külâhları şeklinde olan bir fes giyerler. Bu feslerin üzerlerinde birer gül bulunur. Bu işlemeli gül 15 Cm. çapında olup fesin etrafına altın, gümüş paralar dizilmiş ve bu paraların çevresine (bir çok zincirler de eklenmiştir.



2)Sosyal yaşam :

Kaçarak ve görücü usulündeki evliliklerin yarı yarıya bulunduğu aile yapısında başlık-ağırlık olmadığı gibi bir den fazla evlenmenin vaki olduğu Horzum'larda anne, baba ve çocuklardan oluşan toplum ayni çatı altında ikamet edip ayni tabaktan yiyip içilebilen, erkek hâkimiyetinin esas alındığı ataerkil bir aile yapısı uygulanmaktadır. Erkekler eşlerine ve diğer kadınlara karşı daha sert, otoriter ve sevecen, hoş görülüdürler. Kan davası bulunmaz. Kadınlar kocalarına itaat ve sadakatle bağlı olup evlilikte sebat esastır. Kadınların çoğu silâh ve kesici aletler taşırlar. Daha sakin duruşludurlar. Mücbir bir sebebe dayanmadıkça evlilik birliği boşanma ile sonuçlanmaz.

Kadın erkek birlikte çalışılabilen toplumda kadınlar erkeklere daha saygılı ve hürmetli olup fazla konuşmazlar. Evliliklerde ağırlık başlık parası halen uygulanmaktadır.

Obanın çadırları kara olup, sağlam ve dayanıklıdır, yönleri-ağzı doğu yönüne bakmaktadır. Hemen her çadırda mutlaka bulunması gereken ve adetleri gereği de bulunan "kaval" obanın vaz geçilmez müzik aletlerindendir.

Tipleri genellikle Türkistan-Moğol tipine benzerlik göstermektedir. Kadınlarının başlarına giydikleri fesler kadiri dervişlerinin külâhları gibi olup, üzerlerinde birer gülü vardır. Bu işlemeli gül 15 cm. çapındadır. Fesin etrafına altın, gümüş paralar dizilmiş ve bu paraların etrafına bir çok zincirler de (eklenmiştir.



3)Dil-Lisan :

Alatlamak :Acele etmek, Alaşapat :Alelacele,

Avunmak : Eşeğin çiftleşmesi, Alakmalak :Belli belirsiz,

Börüktürme : Haşlama, Cımbar :Yoksul, fakir,

Doh : Vah, Deşde :Sususz yetişen sebze,

Davun : Kötülük, Gübür :Boysuz,

Gevşenme : Geviş getirme, Gargabak :tertemiz,

Kolçak : Yün yumağı, Pisel : Pislik,

Selen : Ses, nida, Somak : Boğaz,

Üleşmek aylaşmak, Yaygı : Çul,

Yünmek :Yıkanmak, Yongat : Noksansız, tam,

Zıbın :Gömlek, Elma :Alme, Alma,

Ateş :Ataş, Tuvalet : Keneflik, Abdeshane, Helâ, Kenef,

Ağabey :Ağa, Gaga, Nine : Ebe, Nene,

Baba :Boba, Erkek : Adam, İnsan,

Abla :Aba, Az : Accıkca, Accık,

Anahtar : Kilit, Akşam :A'şam,

Banka :Banga, Bu gün :Böyün,

Büyük :Böyük, Buğday :Buydey,

Ekmek :Yuka, Merdiven :Merdimen,

Çocuk :Bebek, Sıkıntı :Bunalmak,

Koca-Erkek :Gocadam, Len, Kadın-Eş :Gocagarı, Avrat,

Bakraç :Bakır, Bakırca, Kardeş :Gardaş, Gardeş,

Ayakkabı :Babıç, Patlıcan :Badılcan,

Soğan :Sovan, Fakir :Yoksul, Galender,

Neşeli :Keyfli, Cof, Sigara :Cıgara,

Cemaat :Cemat, Co'mat, Çanta :Çente, Torba, Çenta,

Çamaşır :Eski, Çaput :Çapıt,

Kaşık :Gaşık, Tabak :Sahan,

Dükkân ükgen, Değirmen eymen,

Misafir :Musafir, Yemek :Aş,

Yatak öşşek, Döşek, Döşemek :Yazmak, Sermek, Ev atmak,

Teyze e'ze, Fotoğraf :Fotıraf, Resim,

Zayıf :Cılız, Komşu :Gonşu,

Erzak :Gatık, Azık, Öteberi, Tahta :Ta'ta,

Leğen :İliğen, İleğen, Lâstik :Irastık,

Elbise :Urba, çamaşır, Fare :Geme, Keme,

Karınca :Garınca, Konuşmak :Laf etmek, sohbet,

Makas :Sındı, Taksi :Araba,

Cimri :Mıh sıçtı, İmam :Hoca,

Sağlam :Sa'lam, Sabah :Sabala,

Vermek :Meh, Al, Mee, Söylemek emek, Laf,

Şimdi :Hindi, Doktor okdur, Hekim,

Bardak :Gupa, Tas, Boduş, Üflemek :Üfürmek,

Rüya :Ürüya, Utanmak :Ar, Arlanma,

Küçük :Güccük, Küçücük, Yaramaz :Kötü,

Otomobil :Tomafil, Saat :Se'et, Sahat,

Pençere elik, Öksürük :Önsürme, Ö'sürük,

Hapis am, Traktör :Motur,



4)Adet ve gelenekler :

1.Diş bulguru-Dişlik :

Buğday, nohut, fasulye, mısır yarılıncaya kadar suda kaynatılır. Kaynamadan sonra suyu süzülür. Tuz ekilir. Tabaklara konularak misafirlere yenilmesi için cevizle birlikte ikram edilir. Diş bulguru evlere de dağıtılınca, yiyenler tabaklara para, boncuk, çocuk giyecekleri (Yazma, çorap, patik Vs.) verirler. Misafirler "Dişi kuvvetli, yaşı uzun olsun" derler. Çocuğun annesi değişik bir yeni elbise ile misafirlerinin karşısına çıkar. Diş bulgurunun yenilmesinden sonra tef çalınarak (83) eğlenilir.



2.Kına yakma :

Horzum'larda geleneğe göre "Kınasız el, hamura batırılmaz veya kurban kınalı elle yüzülür." Bu nedenle mutlaka kına yakılır. Düğünlerde gelinin bir yanına, en yakın arkadaşı-sadıçı veya kardeşi, diğer yanına akrabaları kına (76) yakarlar.



3.Ramazan Adetleri :

Oruca başlanmazdan ve Ramazan girmezden önce, iftar ve sahurda yenilecek yiyecek maddeleri (Erişte, Pirinç, yağ, tuz, şeker, makarna, un, çorbalık çeşitleri, peynir, yoğurt, bulgur, Vs.) hazırlanır. Sahurda yenilecek yemekler akşamdan pişirilerek hazırlanır. İftara yakın çorba, hoşaf, sütlaç yardımcı garnitür olarak hazırdır. Evler badana yapılıp, yünülüp yıkanılır, elbiseler değiştirilir. Namaz hocası, Kur'an-ı Kerim gibi dini bilgileri havi kitaplar okunur.

İlk teravih namazına tüm köy halkı kadın-erkek camiye gidip namazlarını kılarlar. Namaz sonrasında köy kahvelerinde muhabbetler yapılır. Ramazan geceleri diğer günlere göre daha geç yatılır. Sahura İmamın camiden vereceği selâ ile kalkılır. Hazırlanmış olan yiyecekler yenilir, içilir. "Niyet ettim, Allah rızası için, yarınki Ramazan orucunu tutmaya" diye niyet edilerek yatılır. "Ekmek yedim kuruca, Su içtim duruca, Niyet ettim, Yarınki oruca" diye çocuklarında (84) niyet ettikleri görülür.

Oruca başladıktan sonra ağır işler fazla yapılmaz. Ramazan müddetince eşler, dostlar, akrabalar, yoldan geçenler, ziyarete gelenler misafir edilerek Ramazan nimetlerinden ve hayır hasenattan, yardımlaşmalardan yararlandırılır. Dargınlar barıştırılır, hasta olanlar ziyaret edilir, büyüklerin elleri öpülerek gönülleri alınır, hatır kırılmamaya çalışılır. Ramazan ayında aileler pişirdikleri yemeklerden komşulara birer tabak vererek tattırırlar. Fakir olanlara yardımlar yapılıp, iftar sofralarına çağrılır.



4.Koç-Teke katımı :

Koyun ve keçilerin erkek ve dişileri Eylül ayının başında ayrılarak ayrı ayrı yerlerde otlatılıp, istirahat ettirilen erkek olan hayvanlara bu arada çam burcu, meşe çekirdeği, arpa, buğday yardırılarak karıştırılıp yedirilirken, dişi hayvanlara da tuz ve acı biber verilir. Bu şekilde geliştirilen hayvanlardan koyunlar 1.Ekim'de eşleriyle birleştirilirlerken, Tekeler, eşleriyle 15.Ekim'de serbest bırakılırlar. Bu sırada tekelere erkek çocuk bindirilir veya yanaklarına tere yağı çalınır ki bu doğan kuzular erkek olsun veya eti yağlansın inancındandır. (72, 73)

5.Mayanın (Damızlık) değiştirilmesi :

Hıdrellez günü (6.Mayıs) yeşil otlar üzerinde biriken çiğ-sular toplanıp, maya olarak süte katılarak yoğurt yapılır. Bu damızlık her sene değiştirildiği için buna "Damızlık değiştirme" adı ( 73) verilir.

6.Peynir mayası elde etme :

Taze oğlak veya kuzu kesilir. Annesinden emdiği ilk süt (Ağız) midesinde bir yuvarlak halinde bulunduğu için, bu yuvarlak oradan alınarak ezilip suyla karıştırılır. Bir bardağa konulur ve peynir mayası olarak (72) kullanılır.



5)Diğer adet ve gelenekler :

Ateş ocakta kükreyerek yanarsa, kar yağacağına inanılır.

-Ayın veya güneşin çevresinde daire oluşursa 3-5 gün arasında yağış olacağı anlamı çıkarılır.

-Batıdan poyraz eserse, yağış az, soğuk fazla olur.

-Yeni doğan çocuğun sırtının sağında bir beni bulunursa, bu çocuk ulu sayılır ve çocuğun yıkandığı atık su, zayıf çocuklara şifa yerine içirilir.

-Aralık ayının ikinci haftasında, Karakışta yağmur çok yağarsa, Zemheri de hiç yağmazsa, Mart ve Nisan ayında 7-8 saat yağmur yağarsa, o yıl bolluk olacağı inancı yaygındır,

-Çocuğun dişi çıkınca "Diş bulguru" adı ile buğday pişirilerek dağıtılır.

-Denizli yöresinde, Uşak yönünden Akyel-Deniz yeli estiğinde don yapar veya kar yağar,

-Kuşlar ötüşerek kalabalık gruplar halinde uçtuğunda kışın şiddetli olacağı anlamı çıkarılır.

-Keçilerin çalıyı ve ardıçı fazla yemeleri ağır bir kış olacağına işaret sayılır,

-Kara yel güneyden kuzeye eserse yağmur yağar,

-Kavaklar yaprağını tepeden dökerse, kışın hafif geçeceği anlamı verilir.

-Hayvanlar iştahla çok yayılır, fazla yerse, havanın şiddetli kış olacağına ve fazla kar yağacağına işarettir.

-Poyraz sert ve soğuk eserse, don olayı meydana gelir.



6)Batıl inançlar :

Akşam vakti, ikindiden sonra ve her zaman yoğurt damızlığı isteyenlere (Hayvan ırkı bozulmasın inancı ile) verilmez,

-Akşam ezanından sonra evden; soğan, sarımsak, biber, sigara, sabun, turşu, sirke, katran gibi acı, ekşi, kara şeyler çıkarılmaz, ocak bir olsa dahi isteyenlere verilmez. Israr edilmesi halinde bu maddeler üzerine 3 adet kömür konularak verilir. Bazı ailelerde ocak bir olursa (72) verilir.

-Ava giden bir avcıya rastlayan kişinin "Rast gele" dememesi veya "Nereye gidiyorsun" demesi olumsuzluk sayılıp, avcı hemen geri dönerek avdan vaz geçer. Ava devam etse bile avlanamayacağı inancı yaygındır.

-Avcılar avlanmaya giderlerken, önünden kedi geçerse, avlanmadan (İşim rast gitmez düşüncesi ile) geri dönerler.

-Baykuşun ötmesi acı haber duyulacağının ve uğursuzluk getireceğinin habercisidir, bazı oba halkı tarafından Murat anlamında da yorumlandığı olur.

-Bazı hallerde tarhana karmak, belirli kişilere yaramaz, bir olumsuzluk getirdiği tecrübe edilmiştir.

-Bazı kişilere baba ve dede adlarının yaramadığı ifade edilmektedir.

-Bozkurt'un dişini cebinde taşıyan kişi nazar görmez, hem de uykuda sayıklamaz,

-Bozkurt'un gözü kurutulur ve toz edilerek sürme gibi göze çekilirse, o göz çok görür ve ağrımaz.

-Cuma günü, Cuma namazı vakti geçinceye kadar, (Bu gün Müminlerin bayramı olduğu inancı ile) ava ve her hangi bir işe gidilmez, yaş ağaç kesilmez, çift sürülmez, eski (Çamaşır) yıkanmaz, süpürge süpürülmez,

-Gece köpeğin uluması uğursuzluğa alâmet sayılır,

-İki komşu arasından kara kedi geçerse, komşular arasında, anlaşmazlık çıkacağına yorumlanır.

-Karga'nın ötmesi, kara haber getireceğine yorum yapılır,

-Kibrit kutusunun dik durması misafir geleceğine işarettir.

-Kullanılan sabun elden ele verilmez. Ancak gerektiği hallerde ya elin tersi ile verilir veya yere konularak yerden alınır.

-Salı ve Cuma günleri yaylak ve kışlak göçleri yapılmaz,

-Salı günü çamaşır yıkanmaz,

-Tavuğun horoz gibi ötmesi kötü habere yorumlanır,

-Yolda tavşan ve yılan'ın görülmesi olumsuzluk ve uğursuzluk geleceği inancı ile yorumlanır, hayra işaret sayılmaz,

-Yürümekte geciken çocuklar için "Aydaş" oldu gerekçesiyle, "Aydaş aşı" pişirilerek dağıtılır veya evde ikram edilir.

-Yürüyen çocuğun emeklemesi, misafir geleceği anlamında yorumlanır.

Kurt ağzı bağlama : Hayvanlardan birisi dağda kaybolduğunda, kurdun bu hayvanı parçalamaması ve bulunup gelmesi için, inanç gereği bu işi bilen ve okuyan kişiye bağlatılan bir nevi muska çeşididir. Hayvanı kaybolan kişi, hocaya gelerek "Kurt ağzı" bağlamasını ister. Hoca da eline bir ip alarak, "Kulhuvallahü Ahad ve Elham, Vessemcu" dualarını okuyup her okuyuşta ipliğe bir düğüm atar. Üç düğüm olunca "Ben şu dağdan, şuraya kadar bir sınır çizdim. Bu arada senin hayvanına bir şey olmaz, kurt da yemez" der ve "Eğer sabah senin hayvan bulunup gelirse düğümleri çöz, yoksa günaha gireriz" ifadesinde bulunur. (84) İp evin bir köşesine bağlanır ve hayvanın bulunmasına kadar (83) çözülmez.



7)Halk Hekimliği :

1.İnsan sağlığı ile ilgili hastalıklar ve tedavileri :

a)Daz : Uyuz hastalığına yakalanan çocuğun anası, çocuğunu kutsal sayılan bir pınarda yıkar ve ondan sonra çocuğun vücudunu fışkı ile ovuşturur. Bu hastalığın ismine "Daz" denir.

b)Uçuk :Kırkını çıkarmadan korkarak dudağında uçuk çıkaran çocuğa bir kara eşeğin sütünü üç defa içirmek (adettendir.

c)Nazar değmesi :İri tuz tavada kavrularak soğuk suyun içine dökülür. Hasta oturtularak başından bir bez veya çarşafla örtülür. Bu suyun buharı hastaya koklatılır. İkinci bir tedavi şekli de kurşun dökülmesidir. Kurşun bir tavada eritilir. Başı bir çarşafla örtülen hastaya eritilen kurşunun soğuk suya hastanın başından aşağı dökülmesi ile hasıl olan buharın koklatılması ve kurşunun su içinde aldığı şekillere göre yorum yapılmasıdır.

d)Karın ağrısı :Ardıç tohumu, çam sakızı, ısırgan otu dövülüp kaynatılarak yakı yapılır Ağrıyan bölgeye (82) sarılır.

e)Zehirlenme :Süt ısıtılarak, şekerle içilir. Yoğurt veya sarımsaklı (83) yoğurt yedirilir.

f)Göz ağrısı : Taze emzikli kadının sütü ağrılı göz veya kulağa (83) damlatılır.

g)Kabızlık :Bodur Mehmet (Madımağa benzer Yaz ve kış yeşil kalan küçük yapraklı bir bitki) otu ağızda gevelenerek ezilir ve suyu (72) içilir.

h)Kurşun çıkarma :Taze çam akması kurşun deliğine sarılırsa bir müddet sonra kurşunu çeker çıkarır. (73) Çıbanda da ayni çare uygulanır.

1)Çıban :Şalpa otu hafif haşlanarak ılık vaziyette bir bezle yara üzerine sarılır. 2-3 saat sonra sargı alındığında yara temizlenmiş olur. Aynı otun suyunun damlatılması da tedavi için (yeterlidir.

2 .Hayvan hastalıkları ile ilgili hastalıklar ve tedavileri :

Hayvanlarda meydana gelen hastalık ve rahatsızlıklar: Amel (Öterek), Bozcalanma (Göz hastalığı), Çiçek, Kabızlık, Keçebaş, Kıl kurdu, Tabak (Şap), Ur, Yanıkara, Yaralanma, Yılan sokması, olarak (85) sayılabilir.

1.Tabak : Çift tırnaklı hayvanlarda oluşur. Belirtisi, hayvanların ayaklarında ve tırnak aralarında ve ağzında yaralar çıkar, salyası akar, ateşi yükselir. Çaresi: öncelikle ateşini düşürmek için suya çekilir veya üzerinden kova ile su dökülür. Ağzına öğütülmüş şap sürülür. Ayaklarına naftalin (82) dökülür.

2.Kıl kurdu : Hayvanın ak ciğerinde oluşur, belirtisi balgam yapar ve hayvanın öksürmesidir. Çaresi: Sarıca ağaç kökü kaynatılarak suyu (83) hasta hayvana içirilir.

3.Keçebaş : Daha ziyade keçilerin akciğerlerinde oluşur. Belirtisi; hayvan iniler, düşkün ve halsiz , iştahsız olur. Yürüyemez. Çaresi: Bu hastalıklı hayvan kesilerek Akciğeri çıkarılarak doğranır. Sarımsak, pamuk ipliği ve tuzla karıştırılarak dövülür. Bu karışım bir kap içine konularak bir gün (24 saat) bekletilerek kokuşması sağlanır. Sonra bulamaç halindeki eriyikten iplik alınarak yorgan iğnesine geçirilerek diğer hayvanların (Koyun-Keçi) kulaklarından veya koltuk altlarından geçirilerek iplik kulakta bırakılarak makasla bir (3-5 Cm.) miktarı kesilmek suretiyle bırakılır. Böylece aşı yapılarak hastalığın diğer hayvanlara intikali önlenmiş olur. Eğer aşı yararlı olacak ise hayvanın kulağı şişer, aksi halde şişmez. Bu hastalık akciğerde (72, 84) oluşmaktadır.

4.Bozcalanma (Göz hastalığı): Her nevi hayvanlarda göze bir çöp batması veya bir ağaca-dala vurulması ile oluşur. Belirtisi; hayvanın gözleri sulanır, kıp kıp eder. Çaresi: Rahatsız göze, ağıza alınan tuzlu suyun püskürtülmesi ile şifa (85) bulunur.

5.Yılan sokması-Zehirlemesi :Her nevi hayvanın, ekseriyetle ayak ve boyun taraflarından veya sütünü emerken memelerinden yılanın sokması ile zehirini bırakması sonucunda bir şişkinlik oluşur. Bu halde hayvan otlayamaz, yürüyemez, iştahı kalmaz, halsiz hale gelir. Çaresi :Hayvanı görenler veya sahibi doğu yönüne dönerek "Hasan Hoca, benim keçiyi veya koyunu yılan soktu, iyi et." diye üç defa bağrılırsa hayvan iyileşir.

6.Çiçek :Keçi ve koyunlarda oluşur. Belirtisi: hayvanın vücudunda kabarcıklar çıkar, ateşlenme olur, iştahı kesilir, halsizlik meydana gelir. Çaresi; Tavuk yumurtasının sarısı yağ ile karıştırılarak hayvana içirilir veya koyunun şakağındaki damarından jiletle yaralanarak kan (74) akıtılır.



8)Atasözleri ve deyimler :

Ağaç adıyla, yiğit malıyla güler,

-Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al.

-Atın, avradın beli (berk) sağlam olmalıdır,

-Bazen dört, bazen dert getirir,

-Çama çıkan keçinin, dala bakan oğlağı olur,

-Develer sunadır, koyun berber, keçi çerçidir, at server,

-Dosta çayır, düşmanına çadır göster,

-Dostunu yolculukta öğren,

-Dostunun dostu, dostundan dost olur,

-Düğün aşıyla, dostunu davet yasağı savmaz,

-Elin tavuğuna kiş, köpeğine hoşt deme,

-Evlenirsen kız, tarla alırsan düz,

-Evli evine, bekâr saman damına,

-Gece yağan, gündüz açan yıl düzgündür,

-Gizli işin, eşkere çocuğu olur,

-Göç, yolda düzülür,

-Gün döndükten sonra çıkan arıdan, kocasından sonra kalkan

-Gün döndükten sonra çıkan arıdan, kocasından sonra kalkan karıdan, Hazirandan sonra ekilen darıdan hayır gelmez.

-Gündüz yağan, gece açan yıl bozgundur,

-Güz güneşinde kızım, Bahar güneşinde gelinim yansın,

-Hazar (Çalışma zamanı) ter döken, seferde kan dökmez.

-İki iyilik, yan yana olmaz,

-İkindi güneşi, güzele doğar,

-Kadının karnında sıpa, sırtında sopa eksik olmamalıdır.

-Keçinin uyuzu, gurnanın başından su içer.

-Kedi her zaman, bal yemez,

-Kiş dediği keçi, çalıdan çıkmaz,

-Mal adama atadan kalır, ata malı bereketli olur,

-Oğlan yedi oyuna gitti, çoban yedi koyuna gitti.

-Oğlum gelinimi çamaşır yıkarken, güveyim kızımı ekmek pişirirken görsün,

-Otu kekik, hayvanı keklik, olan yerde yurt tutma,

-Sağ yanın Saracık, sol yanın Binboğa,

-Sakla samanı, gelir zamanı,

-Sarı öküzün yattığı yerde, ot bitmez.

-Sütlü koyun, sürüden çıkmaz,

-Tarlayı taşlı yerden, kızı kardaşlı yerden al,

-Tarlanın taşlısı, kızın saçlısı,

-Tek oğlanlı ile tek develinin, yüreğinde yağ olmaz,

-Yazın gölgede yatanın eli, kışın boşa çıkar.

-Yılanın sevmediği ot, baş ucunda çıkar,



9)Maniler - Ninniler :

"Nenni benden,

Uyku senden,

Nenni yavrum, nenni"

"Tilki girdi kümese, Dere boyu giderim,

Al horozu yemese, Beş on koyun güderim,

İki gelin bir olup, Çek deveci deveni,

Kaynanaya demese, Ben seninle giderim.

Keklik uçtu kayadan, Kara koçun boynuzu,

Ettiğin var mı bayadan, Siyah saçın kunduzu,

Bana da ediversen ya, Koyver Çavuş oğlu,

Yazmandaki oyadan Doğan sabah yıldızı.

Koyun kuzu meleşir, Karanfilim dallanır,

Herkes gülüp oynaşır, Top zülüfler sallanır,

Benim bahtım ne karaymış, Kendisi gelen güzel,

Dilden dile dolaşır. Sabahlamadan yollanır.

10)Türküler :

"Koyun meler, kuzu meler,

Sular akar, göle dolar,

Kahpe felek, bir gün güler,

Gamlanma garip gönlüm gamlanma.

Yiğit yiğide gam eylemez,

İyilerde ham süt olmaz,

Bin kaygı, bir borç ödemez,

Gamlanma garip gönlüm gamlanma.

Yiğit yiğidin yoldaşı,

At yiğidin öz kardeşi,

Sağlıktır cümlenin başı,

Gene gamlanma gönül gamlanma."



11)Fıkralar :

1.Köpek ayı :

Bir avcıya "Dağda ne oldu anlat" demişler: Avcı özetle gördüklerini anlatırken:

-Köpek ben gibi,

-Ayı da sen gibi, diye başlamış, dinleyenler gülüşerek, tekrar sorarlar:

-Köpek ben gibi, ayı da sen gibi" (82) der.

2.Fitre-Zekat :

Hoca Ramazan ayında fitre ve zekatı anlattıktan sonra bir sığır derisi olan bayan, deriyi hocaya getirerek:

-Hoca fitre verecek param yok, bu deriden de fitre olur mu?

-Kitaba bakalım ne diyor.

-..................,

-Ayak bütün, sırt bütün, hocanındır büs bütün,

-Hocam ayağından bana bir çarıklık kalmayacak mı?

-Hayır kara kaplı kitap böyle yazıyor, "Kötüre, ketire, Deriden de olur fitire, Ayak bütün, sırt bütün, hocanındır büsbütün." (84)

12)Şahıslar isimleri :

Horzum aşiretinde Erkek ve kız doğan çocuklara :

Erkek : Abdullah, Abdurrahman, Ahmet, Ali, Ali Osman, Baki, Bekir, Cafer, Cemal, Cemil, Ebubekir, Hacı Ali, Halil, Hasan, Himmet, Hüsamettin, Hüseyin, İbrahim, İsmail, Kadir, Kemal, Kudret, Mehmet, Mehmet Ali, Mestan, Mevlit, Muhammet, Muharrem, Mustafa, Nuri, Orhan, Osman, Ömer, Ramazan, Recep, Resul, Rıza, Sabahattin, Sait, Süleyman, Şevket, Veli, Veysel,Yaşar, Yusuf, Kız : Arife, Asiye, Ayşe, Cennet, Döne, Döndü, Dudu, Durdu, Elif, Emine, Esma, Fatma, Gülsüm, Halime, Hatice, Havva, Hayriye, Hörü, Huriye, Keziban, Kübra, Meryem, Mihrican, Nuriye, Rabia, Safiye, Sevilay, Sevim, Şerife, Ümmü, Ümmühan, Yâdigâr, Yeter, Zehra, Zeynep, gibi atadan ve dededen verile gelen isimlerle İslâmi isimler verilmektedir. Bunun yanında "Muhammet, Bekir, Ebubekir, Cüneyt, Elif, Hacer, Kerim, Safi, Ayşe ana, Kübra, Kerime, Rukiye, Kasım" gibi isimler az verilmekle beraber, bazı isimlere birileri tarafından hakaret edilebilir düşüncesi ile fazla verilmediği de belirtilmektedir.



13)Mutfak kültürü :

Horzum oymağı mutfaklarında pişen yemekler : a)Hamur işleri :Katmer, Çörek, Göce, Gömbe-Külür, b)Çorbalar : Un çorbası, Tarhana çorbası, Bulgur çorbası, c) Yemekler :Ekmek aşı, Saç kavurma, Şiş, Güveç, Közleme, Çevirme, Kuru fasulye, Kıymalı pilav, Keşkek, Haşır-Aşure aşı, Arap aşı, Bulgur pilavı, Mercimek aşı, Nohut yemeği, Soğan aşı, Domates aşı, Sulu et-Yahni, Patlıcan dolması, d) Tatlılar : Hoşaf, Bulamaç, Pekmez, Saraylı, Gevrek,

1.Kuzu çevirme :Kuzu kesilerek temizlendikten sonra, arka ayaklarından ön ayaklarına kadar bir sırığa geçirilerek ayakları sırığa bağlanır. Yere çakılan ve altında yer ateşi yanan iki çatal kazığa geçirilir. Altında toprakta kazılan çukur yer ateşinde meşe odunu yakılarak pişen çevirme sık sık çevrilerek her yanının pişmesi ve kızarması sağlanır. Dönerin üzerine yoğurt ve salça sürülür. Gövde içine sarımsak, patlıcan, soğan konulur. Zaman zaman iyi pişmesi için gövde üzerinde bıçakla çentikler açılır. Kıvamınca pişirilen kuzu indirilerek parçalanıp ayranla yenilir. İçinde veya ayrıca pilav pişirildiği de (83) olur.

2.Erişte :Has buğday unu; yumurta, yoğurt, tuz karıştırılarak su ile iyice yoğrulur. Hamur bezdirme şeklinde ve yufkadan biraz kalın halinde açılarak, tavlanmaya bırakılır. Hafif tavlanmasını müteakip bazlamalar üst üste konularak bıçakla küçük dilimler halinde kesilir. Daha sonra yağsız kızartılarak, bezler üzerine serilip kurutulur. Kuruduktan sonra da bilâhare yenilmek üzere kabında muhafazaya alınır. Özel günler-



Eğlence hayatı :

Oldukça coşkulu geçen, kadın-erkek, genç-yaşlı, herkesin günlerce önceden hazırlanarak bekledikleri kına gecelerinin seyirlik oyunları bir başka coşkusudur. Bunlar :Gelin-Kaynana, Arap, Köçeklik, Kösem, Yar başına, Erkek, Efe, Deve, Kadı-Muhtar, Kız kaçırma, Kız ağlatma oyunu, gibi oyunlardır. Bunun yanında Düğün, bayram, kına geceleri, nişan gibi özel gün ve eğlencelerde çeşitli zeybekler (Uşak, Tavas, Aydın, Sandıklı), Harmandalı, Köroğlu, Teke zortlatması gibi halk oyunları da oynanmaktadır.

a)Gelin kaynana oyunu :

Kaynana, susuz testiyi su doldurması için geline verir. Gelin testiyi doldurdum der. Ancak boş getirir. Bunun üzerine kaynana:

Çifte öküzlerimi sattım da,

Dümbürdek develerimi sattım da,

Covırın gızı bir bardak su getirsen de, içsem der. Gelin karşılık verir :

"Ben bağlarını, öküzlerini, dümbürdek develerini sat mı dedim? Ben senin oğluna geldiysem, soğuk suyunu da mı dolduracağım" diyerek testiyi kırar.

b)Kız kaçırma oyunu :

İki kişi kız evine konuk olmak üzere gelir. Kız evinden biri "Hoş geldiniz, niye geldiniz" diye sorar. Misafirler:

"Ona geldik, buna geldik,

Bir topan tuza geldik,

Çakır elâ gözlü, kıza geldik" derler. Kız evi; onun amcası yok, ağası yok, babası yok derler ve bu arada kız kaçırılır. Kız evi Muhtara şikâyetçi olur. Muhtar iki tarafı uzlaştırır.

c)Arap oyunu :

7 kişi ile oynanan bir seyirlik oyunudur. Düğün alayından bir kişi yüzünü, kollarını kömür karası ile boyayıp Arap kılığına girer. İki kişiye kadın elbisesi giydirilerek köçek olur. Bir kişi Muhtar, bir kişi bekçi, 2 kişi de efe olur. Kına gecelerinde daha ziyade yakılan meydan ateşinin çevresinde toplanan davetlilerin ortasına Arap çıkarak oynamaya başlar. Oyunu seyreden iki köçek kız da coşarak ortaya atılır ve arapla beraber oynamaya başlar. Kızlardan birisini gözüne kestiren efe kızlardan coşku içinde oynarlarken birisini kaçırır. Kaçan kızı bekçi yakalayıp Muhatara teslim ederken, diğer efe de öteki kızı kaçırır. Bu arada Muhtar yakalanan kızı doktora sevk ederek muayene edilmesini ister. Doktor da "Kız oğlan kız, 6 aylık gebe" diyerek kız olmadığını belirtir. Böylece kız babasına teslim edilir. Oyun neşe içinde böylece devam eder.

Sanat ve Meslek Hayatı :

Hayvancılık asıl meslekleri olan Horzum'lular en çok keçi beslemektedirler. Koyun ikinci sırada yer almakta ise de Deve besleyene bu oymakta pek rastlanmaz. Daha sonra gıda maddeleri ve her nevi ticaret Horzumlar'ın genel meslekleri arasındadır. Yerleşik yaşamda ise genel meslekleri çiftçilik olmuştur.



ÖNEMLİ NOT: Yukarıdaki bilgileri bir siteden almıştım. Hazırlayan kişinin kim olduğunu bilmiyorum. Yazıyı onun ''BİR YÖRÜKOĞLU HİZMETİDİR'' bitirişiyle bitirdim. Yazıda emeği olan; aslında malum bizce mechul YÖRÜK kardeşime teşekkür ediyorum.



"...::: BİR YÖRÜKOĞLU HİZMETİDİR :::..."

GÖKHAN AKKOYUN

Hiç yorum yok :